Sektörün duayen mıhlayıcılarından biri olan Jak Mutlu, aynı zamanda gitardan piyanoya birçok müzik aletini başarıyla çalıyor.
Sektörün duayen mıhlayıcılarından biri olan Jak Mutlu, aynı zamanda gitardan piyanoya birçok müzik aletini başarıyla çalıyor.
Piyanist bir anne, kuyumcu bir babanın oğlu Jak Usta… Amasya’dan İstanbul’a göç ettikten sonra Pierre Loti Lisesi (Papillon)’ne girmiş; fakat liseyi bitiremeden baba mesleğine adım atmış. Çıraklığa mıhlayıcı Arden Taşcıyan ustanın yanında, Kuyumcular Han’da başlıyor. Sonrasında Parseh Semerciyan’ın yanına geçiyor. Semerciyan’ın Türk kuyumculuk tarihinde mıhlama branşına ilk iz bırakan isimlerden biri olduğunun da altını çiziyor. Mesleğine aşkla bağlı bir usta o… Tek yeteneği mıhlayıcılık da değil sanatsever bir aileden geldiği için gitardan piyanoya neredeyse çoğu müzik aletini çalıyor.
Babam, esnafa; “Sakın bu adama iş vermeyin!”dedi
Jak Mutlu, ustasının yanından ayrıldıktan sonra kendi dükkânını açmaya karar veriyor. Mutlu, bu süreçte babasıyla yaşadıkları bir anısını gülerek şöyle anlatıyor: “Kuyumcular Çarşısı’ndan sonra Parseh ustamın yanı Çuhacı Han’dı. 17 yaşlarındaydım ilk ustalık deneyimimi yaşadığımda. Babam o tarihlerde beni esnaf arkadaşlarıyla tanıştırdı. ‘Bu şahsı tanıyor musunuz?’ diye sordu. “Ne iş yaptığını biliyor musunuz?” diye sorduğunda esnaf, benim mıhlayıcılık yaptığımı söyledi. Babamın verdiği cevap şuydu: ‘Bu delikanlı kendisini mıhlayıcı zannediyor. Sakın buna iş vermeyin. Daha bu kalfa bile olmadı. Ustasından icazet almadı mıhlayıcı olabilmek için…’
20 yaşında bilirkişi oldum
Askerden döndükten sonra Çuhacı Han’da bir arkadaşıyla 40–50 metrekarelik bir dükkan açan Jak Usta, 13 kişilik bir kadroyla adım adım mesleğinde yükselmeye başlıyor. Usta, o zamanlar dernek olarak faaliyet gösteren İstanbul Kuyumcular Odası’nın tavsiyesi üzerine bilirkişi olarak atandığında herkesin çok şaşırdığını söylüyor.
Asıl uzmanlığı mıhlayıcılık; ancak…
Jak Mutlu’nun asıl uzmanlığı mıhlayıcılık. Ancak, usta kuyumculuğun diğer dallarını da başarıyla uygulamış. Usta, bunun gerekçelerini şu sözlerle dile getirdi: “Döküm işi ülkemizde daha yeni başlamıştı. Bize gelen mallarda tırnak kırılmalar, kabuk atmalar ve benzeri sorunlarla karşılaşıyorduk. Her seferinde tadilat yapmak, falan derken biraz merakım, biraz da kızgınlığım birleşince yavaş yavaş sade tezgâhına oturdum. Arkadaşlarımdan büyük destek aldım.”
Mıhladığım en büyük taş 31 karattı
Usta, meslek hayatında önemli işlerden birini 31 karatlık taşı mıhlayarak gerçekleştirdiğini söylüyor. Taşın kendisine geliş hikâyesi de şöyle: “Taşın sahiplerini tanımıyordum. Çok yaşlı bir beyefendi sayesinde benim elime geldi o taş. Gece kuşu Torko diye nam salmış bir tanıdığım bir gün bana gelip ‘Böyle bir taş var. mıhlar mısın’ dedi, ben de kabul ettim. ‘E daha boyunu posunu söylemedim sana!’ deyince ‘Sen getirdikten sonra mıhlarım.’ dedim. Taşı mıhladım. Para almayınca çok şaşırdılar; ama para benim için mühim değildi. Öyle bir boyutta bir taşı görmek bile istisnadır nerede kaldı ki mıhlayacaksınız!”
Dönemin “First Lady”sine broş
Mutlu, meslek hayatında birçok ünlü isme iş yapmış. Hatta bunlardan biri dönemin “First Lady”si… Usta, bu anısını heyecanla şöyle anlatıyor: “Mıhladığımız broşun sahibi dönemin First Lady”si, ‘Hangi sanatkâr yaptıysa onun getirip, teslim etmesini istiyorum’ demiş… Bende o ismi duyunca hemen kabul ettim; fakat ayağım alçıdaydı. Çift kanatlı bir kapıdan seke seke içeri doğru giderken “First Lady” de bana doğru geldi. Fakat benim hiç düşünmediğim bir sürpriz bir şey oldu. Hanımefendinin eli böyle otomatik havaya kalktı ve bana doğru uzandı. Yani öpüp alnıma koymam gerekiyor diye düşündüm. Bunu beklemediğim için nasıl davranacağımı pek bilemedim. O an sol ayağımı geriye atarak öne reverans yaptım ve hanımefendinin elini tutarak küçük bir buseyle öptüm; ama alnıma götürmedim. Hanımefendi yüksek sesle ‘Beyler, delikanlıya bakın da centilmenlik öğrenin’ dedi. Sonra balo salonuna geçtik. Bülent Ersoy, şarkısını bitirdikten sonra “First Lady” sahneye davet edildi. Ben de ayağa kalktım onun yanında seke seke geldim. Bülent Ersoy sahneden inerken broşu hanımefendiye verdim. O da Bülent Ersoy’un yakasına broşu taktı. Orada gururu, onuru kazanan ben oldum. ”