Altın – petrol oranı daha yüksek ons altın fiyatına işaret ediyor

Altın – petrol oranı küresel ekonominin dengesini gösteren önemli bir gösterge.

Hem ons altın hem de petrol fiyatları ABD dolar cinsinden belirlendiğinden bu iki varlık birbirine sıkı bir şekilde bağlantılıdır. Ons altın ve petrol arasında olan bir diğer bağlantı da enflasyonla olan ilişkidir. Enerji fiyatları tüketici fiyat endeksinin yakşalık olarak üçte birini oluşturduğundan ham petrol fiyatı yükseldiğinde bu durum enflasyon etkiler.
 
Ons altın ise tarihsel ve geleneksel olarak enflasyondan korunma kalkanı işlevi gördüğünden yükselen petrol fiyatları enflasyonu artırdığında ons altın fiyatları da yukarı yönde hareket eder. Petrol fiyatı ve ons altın fiyatı aynı yönde hareket eden korelasyona sahiptir. Enerji fiyatları enflasyonu artırırken, enflasyondan korunmak isteyen yatırımcılar portföylerine altın ekler,  artan talep de altın fiyatını yukarı yönde hareketlendirir.
 
Altın ve petrol arasındaki bir başka boyuttaki ilişkiye göre petrol fiyatlarında oluşan bir sıçrama ekonomik büyümeye etki etmektedir. Birçok endüstri petrol ve petrolün türev ürünleri kullanımına dayanmaktadır. Altın madenciliği operasyonlarında ana girdilerden biri dizel yakıttır. Bu sebeple altın madenciliğinde masraf kalemleri enerji fiyat artışlarından doğrudan etkilenmektedir. Birim ons altın çıkarım maliyeti artabileceği gibi, artan masraflar sebebiyle altın arzında bir azalma yüksek seviyede olan fiziki altın talebi karşısında doğrudan yine ons altın fiyatlarını yükseltmektedir.
 
Ayrıca dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ve Çin’de olası bir ekonomik büyüme daralması ve ekonomide bir resesyon sinyali vermesi doğrudan altın fiyatlarında bir boğa piyasası yaratan bir faktör oluşturmaktadır.
 
Tarihsel olarak altın ve petrol oranlarına bakıldığında bu oranın 30 seviyesinin üzerinde olduğu durumlarda altının petrole kıyasla daha pahalı olduğu gözlemleniyor. Tarihsel veriler altın ve petrolün ağırlıklı olarak 10 ve 30 aralığında hareket ettiğini bize gösteriyor.
 
Yakın dönemlerde altın – petrol oranına bakıldığında Nisan 2020 yılında bu oranın 91 seviyesine kadar sıçramış olduğunu  - ki bu aralıkta salgının ekonomileri en kötü seviyede etkilediği biliniyor – bir sonraki Mayıs ayında ise bu oranın 46.62 seviyesine gerilediğini görüyoruz. 
 
Bu sene 2022 Nisan ayında ise bu oran artık 19.4 seviyesinde.
 
Altın petrol oranı Nisan 2020’de tarihi zirvesini gördüğünde WTI ham petrol varil fiyatı 16.80 $ ve ons altın fiyatı yaklaşık olarak 1625 $ seviyesindeydi. Aynı zamanda şu da hatırda tutulmalıdır ki ekonomilerde durgunluk yaşandığında petrol fiyatları düşer ve tersine ons altın fiyatı artar. Covid salgın şokunun ekonomide göreli olarak kısa bir süre yaşanması ardından altın petrol oranı tarihi zirvesinden düşerek normal seviyelerine geri döndü. Ağustos ayı 2020’de ons altın tarihi zirvesini gördüğünde WTI ham petrol varil fiyatı 32 $ seviyesine çıkmıştı. Sonraki 15 ay içerisinde ham petrol fiyatı ikiye katlanırken ons altın fiyatı zirvesinden 200 $ aşağıya gerilemiş ve altın petrol oranını 25 seviyesine getirmişti. Normal kabul edilen aralığa oturan bu oran yine de tarihsel ortalaması olan 16 seviyesinin üzerinde. Tabi salgın döneminde yaşanan 91 seviyesinin de oldukça altında gerçekleşiyor.
 
Eğer petrol fiyatları düşüyor ve aynı zamanda ons altın fiyatı yükseliyorsa, tarihsel veriler bize küresel ekonominin dengesiz bir durumda olduğunu ve en iyi ihtimalle resesyonun yaklaşmakta olduğunu bize gösterir. Yatırımcılar bu sebeple bu varlıkları sürekli gözlemlerler.
 
Enerji fiyatları yükseldiğinde gıda fiyatlarında enflasyon oluşur.  Enerji fiyatları yükseldiğinde örneğin gübre üreticileri, gıda dağıtıcıları gibi petrol ve doğal gaz gibi enerjiye gereksinim duyan firmalar maliyetlerini ürünlerine ve dolayısıyla müşterilerine yansıtırlar. Bu gibi dönemlerde enerji üreticileri çok daha fazla kar elde ederler.
 
Bulunduğumuz aralıkta kısmen bir enerji krizi içerisinde olduğumuzu söyleyebiliriz.  Birçok ekonominin yaşadığı yüksek enflasyondan bu enerji krizi ağırlıkta sorumludur. ABD’de son açıklanan tüketici fiyat endeksi yıl bazında %8,5 seviyesine çıkmış durumda. Bu enflasyonun büyük bir kısmı benzin fiyatlarından kaynaklanıyor. Benzin fiyatı ABD’de son bir ayda %18,3 artarak son bir ayda oluşan tüketici fiyat endeksinin yarısını oluşturmakta.
 
Birçok analist petrol ve doğal gaz fiyatlarının Ukrayna kriziyle yükseldiğini belirtse de bu doğru bir yorum olmayacaktır. Doğal gaz fiyatları Şubat ayından önce de çok yükselmiş, ayrıca petrol fiyatı geçtiğimiz yıl Ekim ayında varil başına 80 $ seviyesine kadar çıkmıştı. Tabi Ukrayna’da çatışmaya dönüşen jeopolitik risk derinleştikçe enerji fiyatlarını hızlıca artıran bir katalizör etkisi göstermiştir. 
 
2020 yılının sonbaharına bakıldığında beklenenden daha iyi bir seviyede salgından toparlanma sinyalleri veren ekonomilerde ultra düşük seviyelerdeki faiz oranları, rekor seviyedeki hükümet teşvik ve harcamaları enerji için talebi çok büyük bir seviyede artırmıştı.
 
2021 yılı Eylül ayında Avrupa ve Asya’da doğalgaz fiyatı mmbtu başına 32-33 $ seviyelerine kadar çıkmıştı. Bu miktar enerji fiyatı bir varil ham petrol fiyatının 200 $ olmasına denk bir denklem yaratıyor. Almanya’da bu dönemde megawatt-saat başına 431 euro ödenmeye başlanmıştı.
 
Peki enerji krizi bu seviyede ve beklenmedik bir şekilde nasıl ortaya çıktı?
 
Petrol ve doğalgaz piyasaları birbirine çok sıkı bağlı piyasalardır.  Doğalgaz fiyatları yükselmeye başladığında Avrupa pahalı doğalgazdan daha ucuz olan petrole döndü. Bunun sonucunda petrolde günlük talep 500 bin varili geçtiğinde petrol fiyatı da artmaya başladı. Petrolde arzın kısıtlı olması sebebiyle bu ek talep artışı petrol piyasasında bir daralma getirdi.
 
Bir diğer faktör ise ülkeler geliştikçe ve zenginleştikçe daha fazla enerji talep ederler. Özellikle son 20 yıl içerisinde Avrupa ve genel anlamda Batı çok daha fazla zenginleştiğinden enerji talebinde bir sıçrama yaşandı. 1995’li yıllarda dünyada 700 milyon insan bu talebin arkasındayken artık bu rakamın bu yıllarda 4 milyar insanı geçtiği biliniyor.
 
Enerjiye aç tüketicilerin ve ülkelerin patlamasıyla, son on yılda aynı döneme denk gelen yenilenebilir enerji gündemdedir. Git gide artan düzenleme ve geliştirilen politikalar yeşil enerjinin altyapısının kurulması konusunda adımlar atıyorlar. Fakat gerek rüzgar olsun gerek güneş bu tip enerji kullanımlarında temel bir sorun var; bu enerji tipleri kesintili ve bu nedenle temel yük gücü için uygun değiller.
 
Enerjiye artan talep ve geleneksel enerji sermayesi harcamalarının azaltılmasıyla birleştirilmesinin sürdürülemez olduğu görülüyor. Doğal olarak bugün yaşadığımız enerji kriz oluşuyor. Henüz bu yeni döngünün çok erken safhalarındayız.
 
Petrol piyasasına yakından bakıldığında Mart ayı başında bir varil petrol 140 $ seviyesine sıçradıktan sonra şu aralıkta petrol varil başına 100 $ seviyesinin biraz üzerinde işlem görüyor. Fiyatın böylesine geri çekilebilmesinin sebepleri arasında sıkı bir petrol piyasasına arz akışının olması ve ülkelerin önümüzdeki aylar boyunca petrol ihtiyacını stratejik rezervlerinden karşılayacak olmalarını açıklamaları. Batılı ülkeler stratejik rezervlerinden toplamda 240 milyon varil petrol açığa çıkaracaklar.
 
İronik bir şekilde petrol fiyatları artıkça petrol tüketiminde bir azalma meydana gelmektedir. Bu durum da fiyatların düşürülmesinde bir etken olmuştur.
 
Tarihsel veriler neredeyse tüm ABD resesyonlarında ortak faktörün petrol piyasasındaki çalkantı olduğunu ortaya koyuyor. İkinci Dünya Savaş’ından bu yana ABD’de gerçekleşen 10 resesyonun 9’unda ham petrol fiyatları ani artışlar yaşandı. 
 
Petrol fiyatlarında oluşan bir şok diğer emtia fiyatlarını artırmaktadır. Bu durum da doğal olarak enflasyon baskılarını artırmaktadır. Böyle durumlarda işletmeler genişleme ve işe alımlarını askıya alır. Kademeli olarak ekonomik büyüme yavaşlamaya başlar, işsizlikle birlikte yaşam maliyetleri artmaya başlar. Maliyetler artmakta ama ABD doları daha az emtia satın alabilmektedir. İnsanlar daha az yatırım yapar, yatırımcılar paralarını hisse senedi gibi riskli varlıklardan çeker ve güvenli liman olarak gördükleri Hazine tahvili veya değerli metallere yatırırlar. Sürekli satışın yaşanması borsaları ezer ve durgunluk devam eder, gider.
 
Sağlıklı bir piyasada kısa vadeli yatırımların düşük seviyede gelir, uzun vadeli yatırımların ise daha yüksek seviyede gelir getirmesi normaldir ve bu beklenir. Getiri eğrisinin tersine dönmesi de tıpkı yükselen petrol fiyatlarının anlattığı gibi, ekonomide bir durgunluğun yaklaşıyor olduğuna dair çok güvenilir bir işaret olarak okunur.  Tersine dönmüş getiri eğrisinde kısa dönemli getiriler uzun dönemli getirilerden fazladır.
 
Getiri eğrisinin tersine dönmesiyle ekonomilerde bir durgunluk yaşanacağı neredeyse kesindir. Tarihsel veriler bize bunu gösteriyor.
 
Geldiğimiz noktada enerji enflasyonunu durduramıyoruz. Sorun şu ki, fosil yakıtlarının yerini almadan önce yenilenebilir enerjiyi genişletmeye o kadar odaklandık ki, petrol ve doğalgaz fiyatlarının yakın gelecekte yüksek seviyelerde kalacağını neredeyse garanti altına aldık.
 
Suudi Arabistan Petrol Bakanı Abdulaziz bin Salman fosil yakıtlarda düşen yatırımlar sonucunda 2020’li yılarında sonunda petrol üretiminde günlük 30 milyon varillik bir düşüş yaşanacağını öngördüklerini belirtti.
 
Tabi ki krizi yaşamamız için 2020’li yılların sonunu beklememiz gerekmeyecek. Günümüzde artık petrole olan talep arzı çoktan geçmiştir. Salgından çıkılan evrelerde bu talep daha fazla oluşmuştur. 2022 yılı ilk iki çeyreğinde petrolde arz talep dengesizliği hala devam ediyor.
 
Sorunları daha da kötüleştiren, ABD kaya petrolü üreticileri inatla büyüme peşinde koşarken maliyetleri artık iki katına çıkmış durumda.
 
Enerji piyasası artık enflasyon maliyetlerinin geçici olduğuna inanmıyor. Enerji piyasasında arz sorunları giderek artacak. 
 
Yenilenebilir enerji maliyetlerine baktığımızda bu artışın çok hızlı gerçekleştiği görülüyor.  Reuters hazırlamış olduğu son raporda son yıl içerisinde rüzgar ve güneş enerjisi fiyatlarının %30 seviyesinde artış gösterdiğini belirtiyor.
 
Sonuçta tüm bu makroekonomik denge arayışında ABD’de yakın zamanda Federal Rezerv’in faiz artırımına gideceğin görüyoruz.  ABD’de yıl sonunda faiz oranının %2.25 - %2.75 aralığında olma ihtimali var. Gerek faiz artırımları gerek ise bilanço azaltımıyla ekonomik çarklar kırılmadan enflasyonu düşürebilmek çok zor gözüküyor. Faiz artırımlarının ABD ekonomisini durduracağına kesin gözüyle bakılırken enflasyon baskılarını azaltabileceğine şüpheyle bakılıyor.
 
Tüm bu olumsuzluklara ek olarak bazı emtialarda yapısal arz kısıtları oluşmakta. Geçtiğimiz yıl beklenmedik hava koşulları, işletme kapatmaları ve yükselen enerji fiyatları sebebiyle gübre üretiminde sorunlar yaşandı. Ukrayna krizi de bu soruna eklendiğinde arz kısıtı daha da artmaktadır. Gübre piyasası bu durumlardan çok olumsuz etkilendiğinden gübre fiyatlarının en az %50 artacağı öngörülmektedir. Bu durum da daha yüksek gıda fiyatları anlamına gelmektedir.
 
Federal Rezerv’in faiz politikasına dönecek olursak, normal koşullarda faiz artırımı söylentisi bile altın ve değerli metal fiyatlarını düşürmeye yeterdi. Fakat artık normal koşullar altında yaşamıyoruz.
 
Para basımları sebebiyle enflasyon baskısı artırılırken tüketici fiyat enflasyonu gıda ve enerji maliyetlerinin daha da artmasıyla kontrolden çıkmış durumda. Bu soruna küresel ölçekte yaşanan emtia piyasalarındaki yapısal arz kısıtlarını eklediğimizde Federal Rezerv’in enflasyonu faiz artırımıyla kontrol altına alabileceğine dair umudunun olmadığını görmüş oluruz. Federal Rezerv yine de hamle yapıp, deneyecek. Enflasyonu kontrol altına alabilmek adına Federal Rezerv talebi yok etmeye çalışırken muhtemel piyasaları ezecek, boğacaktır.
 
Bu veriler ışığında ons altının 2000 $ üzerinde yeni bir boğa koşusuna hazırlandığını söyleyebiliriz.
 
YASAL UYARI:

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri genel bilgilendirme amacı ile hazırlanmış olup yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
2022-04-18 14:11:58
Müşteri Hizmetleri
0212 603 05 63